cartes de visite

ÇÖZÜM ÜRETİM-tArım

  • 29 Haz 13

  • Genel

  • 0 Comments

 

15 Mart 2011 de Öcalan’nın  kitabi yayınlandı. ‘Prison writings:the PKK and the Kurdish question in the 21 st century’. Kitap sadece İngiltere’de yayınlandı ve 17 Mart ta önüme düşerek araştırmamda kullandığım bir kitaptı.

 

1-Hapishanedeki bir kişinin yayınlamak istediği bir kitap TC savcısının yani Devletinin izni olmadan basılamaz.

2- PKK yı sosyal, leninist, ulusal kimliğini yaratmak isteyen aktivistler olarak gösterme arzusuyla yazılmış bir kitaptı.

3-Asıl amaç, Öcalan’a politik siyasi suçlular ibaresi verilerek, ki Silivri’de tutulan herkese de aynı suçlar ibaresiyle aynı cüppe giydirilmeye çalışılacak ve Öcalan’ın serbestisi sağlanmaya çalışılacaktı.

(Birçok milletvekili ve  hukukçuyla bu bilgi paylaşılmıştır.)

Gelinen noktada, gezi parkı protestosuyla tüm Türkiye artık yeter dedik hükümete. Hak, sosyal adalet ve Türkiye barışı diyerek, 30 yıl boyunca; BM ve Avrupa’nın satın almış oldukları hükümetlerimiz eliyle yaratılan PKK terörünün, acı ve nefret ile yetiştirdikleri, ‘Kürt hiçtir’ in beyinlerine yerleştirilmiş Kürt etnik kökenli Türkiye gençlerinin acılarıyla varılan noktaydı bu.

Özellikle son yıllarda yapılmaya çalışılmış diğer acı durum ise PKK terör örgütü ve Kürt aynıdır mantığının bilinçlere yerleştirilmeye çalışılmasıydı.

Çadırlarda ve Türkiye’de hiç kimse bölünmek istemezken; BDP çadırını gezdiğimiz esnada dahi barış eylemlerinde gördüğüm BDP kendi içinde bölünmüşken, Öcalan’ı temiz bir sayfada istemiyor Kürtler. KCK da dahil bir  baskı unsuru teşkil ediyorlardı ülkemiz üzerinde ve bu yüzyılın fazlasıyla gerisinde kalmış olduklarını, aile kavramından uzak olduklarını her fırsatta gösteriyorlardı.

Secim barajının yüksek olması, Kürtçü aşiretlerinin ve PKK terörünün hakimiyetinin ağırlıkta olması sebebiyle, Doğu Anadolu Bölgemiz de BDP haricinde bir parti çıkarılamamıştır. Çıkarılmasının önüne geçilmiştir. Tüm Türkiye için çoğulcu katılımın önüne geçme ve yaşadığımız günlerde alenen gözlerimiz önüne serilmiş kaos ve ayrışma sürecini yaratma amaçlı yüksek tutulmuş bir baraj sistemidir.

Aşağıda ve linkte gördüğüm ( http://www.haberdiyarbakir.com/kuzey-kurdistan-birlik-ve-cozum-konferansi-sonuc-bildirgesi-aciklandi-59067h/ Kürdistan talebiyle açıklanmış ibareler, Colin Powell ile Davutoğlu arasında 2003 te,  yapılmış anlaşmanın getireceği noktayı yani ‘büyük bir Türk-Kürt çatışmasını yaratmak amacıyla yapılmış’ bir anlaşmadır. Yani bir kışkırtma ve savaş çağrısı içererek parçalanmayı hedefleyen bir açıklama olduğu gibi; hazırlanan anayasa sürecinde, sürecin barış eylemlerinde eriyeceği düşünülerek, sürecin bitmesi beklenmeden aba altından sopa göstermek amacıyla yapılmış bir açıklama ve nabız yoklamadır.

Gezi parkı sürecinde AKP, Türkiye petrolünü çıkarma ve kullanma yetkisini satmıştır, maden yasasını onaylamıştır. İsrail’in resmen müttefiki olduğu Türkiye’nin, yasallaştırılmıştır. Babacan, bazı kanallarda ‘İran bizi üzdü, Suriye konusunda yardım etmedi’ diyerek savaş taleplerini gezi dilinden aldığı hassasiyetle (!) dillendirmeye devam etmiştir.( en azından barışın erdemliliği konusunda olmasa da dil konusunda bir şeyler öğrenebilmişler.)

Doğu Anadolu Bölgemizde tarım arazileri için lüks villa projeleri açığa çıkmıştır. Sosyal adaletin olmadığı fakir bırakılmış bölge halkının, bu villalarda oturamayacağı aşikardır. Bütün kutsal kitaplarda geçen doğal zenginlikler abidesi Mezopotamya’nın bölümü Doğu Anadolu Bölgemizde tarım ve hayvancılığın baltalanması; toprağın yapısının değiştirilerek verimsizleştirilmesi sosyal adaletin önünün kesilmesi için diğer bir araç.

GDO lu tohumlara son verilecek.

Bu arada AKP hükümeti, sokakta yürüyen herkese terörist yaftası yapıştırarak terörist kavramını değiştirme eylemine, çocukları göz altına alarak başlamıştır. Böylece Öcalan’a serbestiye adım adım gidilecek; olmadı ikinci planları Türk-Kürt savaşı yaratarak bölünmeyi hedeflemeye devam edecektir BOP planları gereği (BOP 8 Nisan 2004 te ABD senatosu tarafından yasalaştırıldı.).

Bunu da her zamanki riyakarlıklarıyla en büyük Türk milliyetçisi ve ya Türkiye aşığı olarak göstermeye çalışarak yapmaya başlamışlardır düşmüş maskeleriyle.

Hükümet kadar Öcalan’da barış eylemlerinin kendisinin önünü kesmesinden korkmuştur.Çözümün muhattabı Öcalan değil meclistir.

Bu yüzden Türkiye ülkesi ve milletiyle, hiçbir çatı ve platform altına girmeden ‘bireysel haklar, adalet ve barış’ demeye devam edecek; sabır ve metanetle yürümeye devam edecektir. 31 Mayıs itibari ile yineleyerek söylediğimiz  gibi:

1- Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.

2- Din, Dil, Irk, Mezhep ve Düşünce kısıtlama üzerinden yapılan cehalet siyasetine son.( Tüm bu kavramları, insanın üzerinde tutarak kuran sistemler, satın alınmaya ve satmaya müsaittirler çünkü.)

3- Vatanımın doğusuna batısına eşit hizmet!

4-Vatanımı satma! Üret!

5-Türkiye ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.

Çanakkale ruhunu bozarak, Türk- Kürt atalarımızın ruhlarına saygısızlık yaparak ülkeyi bu noktaya getiren herkes tarih önünde yargılanacaklardır.

Türk-Kürt bebeklerini öldürmüş;  Türk- Kürt askerlerini birlikte şehit ederek bugünlere gelmiş PKK terörünün sosyal ideolojilerini yaratmada kendi masumiyetlerini yok ettikleri gibi gerçeklikleri de yoktur.

Bir devlet kendi terörünü kendisi yaratır. Özellikle; dünya silah ve uyuşturucunun geçiş noktası olan Türkiye’deki terörden nemalananlar; PKK, Türkiye devleti yöneticileri ve en çok bu ticaretin kaymağını yiyen BM ve dış güçlerdir.

Bu anlamda PKK yı terör örgütü olmaktan çıkarmak isteyecekler ya da legalize etmek isteyenler yine bu üçlüdür.

Fakat bu son günler dünyaya, dış güçlere, hükümete ve PKK terörüne gösterdi ki, Türkiye halkı Barışçıldır. Barış ister. Kararlıdır. Sabırlıdır.

Tüm dünya ülkelerinde, en fazla yatırımın silah ve savaş üzerine yapıldığı bu dönemde, Türkiye gençliği, tüm dünyaya ‘Barış ve Sevgiyle Bak’ diye haykırmış ve haykırmaya devam edecektir.

Bu yüzden plebisit, referandum ya da ne ise sonucunda alınacak karar; Türkiye gençliği sokaklarda sözle haykırmaya devam edecektir aynı sonucu. Hiç bir platform bunu kendi çatısı altına alamaz, kirletmeye çalışamaz. Bireysel özgürlükler bireyle, bireyden taşan ruhla başlar; bireylerin bütünlüğü ile enginleşir.

BU 30 yıllık zaman zarfında, anlaşmalarla,  ülke bütünlüğünü zedeleyici tüm unsur ve parti yöneticileri bu vebali almışlardır. Bu yüzden Kendilerine Gelme, Silkelenme ve Birleşme Zamanıdır.

BM ve dış güçler, kendi aralarında paylaşamadıklarından ve paylaşma, sömürme arzusuyla tutuştuklarından; ülkemizi ve doğal zenginliğe sahip Afrika’yı; ülkemize ve Afrika’ya aynı cehalet tohumlarını ekerek, fakirleştirerek ve sosyal adaletin önünü keserek; bu bölgelerde (Doğu bölgemizin fakir, eğitimsiz ve acıya maruz bırakılarak bu günlere getirilmesi gibi), bastır-sömür zihniyetiyle hareket etmeye devam etmeyecekler.

Türkiye gençliği tüm dünyaya ‘UYAN, GELECEK HEPİMİZİN’ çağrısında bulunmaya devam ediyor.

Herkes her şeyi ister. Kaldı ki Kürdistan bildirisi olarak açıklanmış bu bildiri, taraflarından bir nabız yoklamadır. Galeyana gelmeyeceğiz. Yöneticileri; hakkıyla, adabıyla görevlerini yapmaya çağırıyoruz.

Yapılacak yerel seçimlerde ya da genel her ne olursa olsun, eski usul parmak basma, her sandığın başında her parti mensubu önünde yapılacak açık sayım, açık bildiri yapılmalıdır. Kişilerin satın alınmalarını engellenmek amacıyla sandık görevlilerinin seçimi ve denetimi önemlidir. Parti yöneticileri bunlara en önem veren olmalılardır aksi halde bir vebal daha yükleneceklerdir ki Türkiye buna izin vermeyecektir.

BDP, Asimile oldurulmaya çalıştıklarını, Ulusalcılığa karşı çıktıklarını söyleyerek,17 Haziran’da Kuzey Kürdistan adıyla yayınladıkları bağımsızlık ve Öcalan’ın serbestisini kapsayan  taleplerinin geldiği noktaya bakmalı; karşı çıktıkları ulusalcılığı, menfi talepleri uğruna, bölünmeye araç olarak benimsediklerini ifade ettiklerinden akıllarını başlarına almalıdırlar.

Tüm ülke yönetiminin ve  TBMM’ deki tüm siyasi partilerin yönetim kadrolarının anayasa değişimini ülkemizi talana sürüklemek için malzeme olarak kullandıkları Türk gençliği tarafından bir kez daha görülmüştür. Dokunulmazlık suretine sığınma ihtiyacı hissetmiş tüm basiretsiz yönetimler de dahil olmak üzere, herkes, hepimiz dokunulmazlık kavramının (Anayasamız incelendiğinde hiç kimsenin suç işleme özgürlüğü olmadığı, suçun dokunulmazlığının olmadığı aşikar bir şekilde ortadadır.) sadece meclis ya da yönetici statüsündeki kişilere kürsü dokunulmazlığı tanıdığını idrak etmiştir.

Suç işlemeyen hiç kimse dokunulmazlık zırhı ardına saklanmayı istemez.

Doğu bölgemizden vekil olarak çıkarak TBMM de temsil hakkını kullanmak isteyen partiler, Kürt haklarını, Türkiye haklarını, insanı, savunmak isteyen ve şu ana dek mecliste bulunan Kürt vekillerinin şu ana dek yaratılmış devlet ve PKK terörü korkusuyla, kendilerine ait olmayan, seçildikleri partilerinin vekilleri olduğunu söyleyen, barajın düşmesini isteyen partilerin hassasiyetlerini anlıyor; barajın düşürülmesini istiyoruz. Bunun için de sadece ve sadece çalışmalıyız. Her bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gibi.

Anayasa, Türkiye Cumhuriyeti hepimizindir. Yönetimler hadlerini bilmek zorundadır. Milleti daha fazla germemelidirler.

Bu yüzden anayasal haklarımıza darbe vuran Erdoğan’ın dillendirdiği ” Bizler sabırlıyız, hukukla yasayla yaparız istediklerimizi” dediğini hatırlatırız.

26 Haziran 2013 günü MGK toplantısında ilk kez terör kelimesi kullanılmayarak terör kelimesi hafifletilmişti.

Ethem Sarısülük’ün ölümüne mahal veren polisin ‘vicdanım rahat’ ifadesi, kendisinin salıverilmesine sebebiyet veren Erdoğan’ın ve demokrasinin içini boşaltan; demokratik şartlarda görev yapma yetisine ve yeterliliğine sahip olmayan hükümetin vicdanıdır.

Temeline yalanla kardeş kanı akıtılmış bir sayfa ak-pak bir sayfa olmaz.

Vatan ve bayrak üzerinden siyaset yapılmaz.

Karı-Koca olmuş Doğu-Batı arasında  aşk var. 30 yıldır, aynı aktörlerin terörün elindeki silahlarla içi boşaltılmış barış söylevi değildir bahsettiğimiz barış.

Mezopotamya, tüm kutsal kitapların da bahsettiği, suyuyla ve bereketiyle dopdolu Doğu bölgemizi kapsayan bölge; İstanbul-  imparatorluklara başkentlik yapmış kültür şehrimiz;    Anadolu-Aşıklar diyarı;  sevginin, dostluğun yeşerdiği medeniyet beşiği dünyanın göz bebeği vatanımız, tarihler boyunca dünya ticaretinin geçiş noktası güzellikler diyarı ülkemiz laik Türkiye Cumhuriyeti.

Yurtta barış Dünyada barış. Her ülke aç gözlülüğünden kurtulup sevginin ışığından yağan yağmurla rengarenk bakacak dünyaya.

Adalet doğal hakkımızdır.

Adaletin olduğu yerde barış; barışın olduğu yerde huzur, üretim ve bereket olur. Bereketin olduğu yerde Işık.

 

 

Bir Cevap Yazın